Cevdet Yılmaz: Bağımsızlık kavramı gerçek anlamda çok önemli
CUMHURBAŞKANI Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Bağımsızlık kavramı gerçekten çok önemli. Ülkeler veya milletler hukuken bağımsız olabilirler ama gerçek anlamda bağımsızlık bunun çok ötesine giden bir kavramdır diye düşünüyorum. Hukuki bağımsızlığın yanı sıra ekonomik, teknolojik yetkinlikler, kurumsal yetkinlikler de fiili anlamda, gerçek anlamda bağımsızlık için çok kıymetlidir” dedi.
Cumhurbaşkanı yardımcısı Yılmaz, Gazi Üniversitesi Rektörlüğü’nde İslam Medeniyetinde Düşünce Krizleri ve Tefekkür Konferansı’nda konuştu. Yılmaz, “Sizlere Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kalbi selamlarını iletiyorum. Sözlerimin başında Prof. Dr. Sayın Taha Abdurrahman’a hoş geldiniz diyorum. Seçkin bir heyetle bu anlamlı buluşmayı tertip eden İslam Düşünce Enstitüsü’ne ve değerli başkanı Sayın Mehmet Görmez hocamıza teşekkürlerimi sunuyorum. Ev sahipliğimizi yapan Gazi Üniversitesi rektörümüze, bu ortama emeği geçeni bu ortamı hazırlayan herkese de şükranlarımı sunuyorum. Dinin anlaşılması, anlatılması ve yaşanması hususunda Cenab-ı Mevla, alimlerimizi sorumlu tutmuştur. İslam’ın hakikatlerinin egemen olması, ancak onların çabasıyla mümkündür. İslam dünyasında entelektüel krizin aşılması; Irkçılık, kavmiyetçilik, mezhepçilik, tefrika gibi İslam toplumunu zayıflatan fitne ateşlerini söndürülmesi, ancak alimlerimizin gayretleriyle başarılacaktır. Yaşadığımız hadiselerin bizlere öğrettiği hakikat; vahdet olmadan rahmet olmayacağıdır. Rabbimiz, renk, dil, hudut, etnik köken ayrımı yapmadan ‘Müminler kardeştir’ buyuruyor. Resul-ü Ekrem Efendimizin, müminleri birbirine kenetlenmiş tuğlalara benzetmesinde hikmetler vardır. Bu bakımdan irtibatımızı artıran, bizi bir araya getiren, kardeşliğimizi perçinleyen her vesileyi çok önemli görüyorum” ifadelerini kullandı.
‘KUTSALLARIMIZA DÖNÜK EYLEMLERİN DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ İLE MEŞRULAŞTIRILMASI KABUL EDİLEMEZ’
Yılmaz, dayanışmanın ne kadar ilerletilirse, gücün de o derece etkin kullanılacağını belirterek, “Dünyanın çeşitli bölgelerinde gördüğümüz İslamofobi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı başta olmak üzere inancımıza yönelik saldırılar karşısında tek ses, tek yürek, tek bilek olursak, istediğimiz neticeye daha çabuk ulaşırız. Kutsal kitabımıza ve peygamberimize yönelik özellikle kendilerini ‘demokratik, liberal ülkeler’ olarak isimlendiren ülkelerde gördüğümüz, şahit olduğumuz provokatif eylemleri burada bir kez daha kınamak istiyorum. Kutsallarımıza, Peygamber Efendimize, kutsal kitabımıza dönük bu eylemlerin hiçbir şekilde düşünce hürriyeti ile meşrulaştırılması kabul edilemez. Bunun da altını bir kez daha çizmek istiyorum. İslam düşüncesinin köklü geleneklerine olan bağlılığı ile modern çağın zorluklarına cevap verebilecek esnekliği bir arada barındıran Sayın Abdurrahman’ın ve benzer alimlerin entelektüel birikimine bu doğrultuda çok ihtiyaç olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu düşünce dünyası çerçevesinde şunu ifade etmek isterim; tek bir modernite, tek bir modern düşünce olmadığını ben de buradan ifade etmek istiyorum. Çoklu modernite dediğimiz gerçekliği bugün eskisinden çok daha güçlü bir şekilde görüyoruz, şahitlik ediyoruz” diye konuştu.
‘BAĞIMSIZLIK KAVRAMI GERÇEKTEN ÇOK ÖNEMLİ’
Yılmaz, batı medeniyetinin insanlık medeniyeti gibi anlatılmasının, Avrupa tarihinin insanlık tarihi gibi ortaya konmasının kabul edilemez olduğunu bildirerek şöyle konuştu:
” Uzak Doğu’dan Afrika’ya, kadim Amerika halklarına varıncaya kadar birçok medeniyetin gelip geçtiği dünyadayız. Çeşitliliğin olduğu bir dünyadayız. Bugün de farklı modernlik tecrübelerinin yaşandığını hep birlikte görüyoruz. Bağımsızlık kavramı gerçekten çok önemli. Ülkeler veya milletler hukuken bağımsız olabilirler ama gerçek anlamda bağımsızlık bunun çok ötesine giden bir kavramdır diye düşünüyorum. Hukuki bağımsızlığın yanı sıra ekonomik, teknolojik yetkinlikler, kurumsal yetkinlikler de fiili anlamda, gerçek anlamda bağımsızlık için çok kıymetlidir. Bunun da ötesinde bilgi üretebilen bir toplum olmak, düşünce üretebilen bir toplum olmak yine gerçek anlamda bağımsızlığın olmazsa olmazıdır diye ifade etmek istiyorum. Bu çerçevede de şu noktanın altını çizmek isterim; sömürgecilik, emperyalizm dediğimiz süreçler sadece fiziki toprakların, ekonomik varlıkların sömürülmesi, kullanılması değildir. Bunun da ötesine gittiğini görmemiz gerekir. Esas mücadelenin zihinlerde ve gönüllerde olduğunu bilmek durumundayız.”